31 Mart 2011 Perşembe

İnsan

Bir kaç gündür inanılmaz saçma durumlara şahit oluyorum. O kadar ki, sanırım "insan" kavramını ciddi ciddi sorgulamaya başladım. Hayır çünkü pek bir yere sığdıramıyorum. Mesela Nietzsche'nin bizi hayvan ile üst insan arasında köprü olduğumuz düşüncesi bana geçiş dönemlerinin ne kadar iğrenç dönemler olduğunu düşündürür. Gerçi bu sonlanmayacak bir durum, kimsenin üst insan olduğu yok. Ama bu geçiş döneminde hayvani içgüdüler tarafından ele geçirilmiş fakat hayvanlardan farklı olarak her şeyin bencilce kendimizin ilan eden hiç bir organizma, canlının yapmayacağı, yapamayacağı acıları ve yıkımları yaratan bir varlık olarak sürece devam ediyoruz. Sonu gelmeli sanırım artık, ne bileyim kahinin de(Baba Vanga) dediği gibi sınırlar kalksın, sınıflar kalksın komünizm falan gelsin. Ya da başka bir şey olsun. Yoksa bir gün şahit olduğum şeyler karşısında oracıkta beyin ölümü gerçekleştiricem. Belki de sorgulanması gereken benim normlarım. Oh yeah!

29 Mart 2011 Salı

Yok ki

Günlerdir garip bir ağırlık taşıyorum üzerimde. Sebebi olmayan puslu günlerden değil, sebebi çok. Buna rağmen herhangi bir yolla dışa vurma ihtiyacı hissetmedim. Öylece duruyorum. Emin olduğum herşey bana göz kırptı; 

"Fazla güvendin, çabalamadın"

Biliyorum sadece bekledim. İyi olmasını, atlatmayı. Yaptığım tek şey sessiz kalmak, sabretmekti. Ne bekliyordum ki! Kimse gelmiyor elini tutmaya, yardım etmeye.. En yakınındakilerin gözlerinin içine bakıyorsun, konuşmak gerekmiyor sanıyorsun. Belki yardım ederler? Belki sadece biraz daha iyi atlatmanı sağlarlar? Sanırım henüz böyle birini kazanmadım. Henüz böyle bir şeye sahip değilim, belki oldum ama kaybetmekte üstüme yoktur..

24 Mart 2011 Perşembe

Ötenazi

Gözlerimin önünde kuruyorsun saatini
Dolanmış boynuna bağımlı olduğun
Tamam, görmüyorum farz et boğulduğunu

22 Mart 2011 Salı

Bitsin

Bazı zamanlar geliyor,
kabustan uyanışımın rahatlığıyla sonlandırmayı diliyor buluyorum kendimi,
o çözümsüzlüğün içinde boğuluşum,
kendimi bırakmama inadım...
gerçi biliyorum bir yerden bir şekilde geride kalacak herşey,
o zamana kadar bitmiyor kavgam,
boğazımda hissediyorum,
gözlerim ağrıyor,
ben çok yoruldum.

21 Mart 2011 Pazartesi

Düşündüm de

Başka bir paralel evrenden falan olmalısın. Yani ne biliyim?! Gerçek olmayacak kadar yanlışsın...

Erasmus

"Alem benim için ne derse desin, 
en deliler arasında bile deliliğin kötü bir ünü olduğunu bilmez değilim, buna rağmen iddia ediyorum, ilahi gücüyle hem Tanrıları hem de insanları neşelendiren tek varlık benim, sadece ben."

di mi?
konumuz bu aslında. sürekli sorgularım bu kadar yanlış içinde benimki sadece yargılanan. neden?
o insanlar-yargılanmayan diğerleri- kendileriyle dalga geçmeyi bildikleri için midir yargılanmamaları? yoksa bi hile mi vardır bildikleri?

12 Mart 2011 Cumartesi

Varsayalım

..dünya minor bi doğrudan ibaret.

Aptal kutusu

Sanirim dunyanin en haksizliga ugrayan seyleri televizyonlar. Hayir yani butun insanligin aptalligi ustlerine kaliyor sanki. Bu elestirim elitist bir tavirla kadin programlari cok fena seklinde olmayacak cunku bizi, toplumu yansittiklari cok asikar. Sorun sadece onlar olsa keske. Bazen acikcasi insanligimdan utanmiyor degilim. Tecavuz dekoltendir hocam diyenler, iklim bayraktarlar, kayip ariyorum diye cikan katiller, es ariyorum diye rezil edilenler, fasist söylemler, demokratcilik oynayanlar, yalandan liberaller, sistemin göbeğinden "fuck the system, hehehe anarsistiz biz" diye bagiranlar.. Tamam anladik bir seyler ters gidiyor ama bu ne? Ciddi vakit ayirdigim bir sey degil televizyon izlemek ozellikle bu sene fakat su durumda yakaladiklarim beni rahatsiz ediyorken izlemekten keyif alanlarin maruz kaldigi seyleri dusunmek bile istemiyorum. İsin ilginc tarafi kendini dalga geciyor, tipleri tripleri eglence konusu yapiyorken insan bi sure sonra kendi kaptiriyor ve izliyor bulmasi. Yani bizim aptalligimiz kavramsallastiralim derken "biz"den koparip trafik canavari gibi sacma bir kavrami suclu adletmek bana yemekteyizdeki tiplerden daha gulunc geliyor.

- Posted using BlogPress from my iPhone

9 Mart 2011 Çarşamba

Hayır yani yasakları pek severiz ondan


Toplum olarak bize yasak adı altında empoze edilenleri kabullenmekte ve bunu diğer insanlar için de kabul ettirmeye çabalamakta üstümüze yoktur, biliriz. "Benim yapamadığımı neden o yapsın ki" kompleksi hepimizde daha çok küçükken kendini göstermiş birşeydir;  ilk argümanınız budur. "Neden onlar da yapmıyorlar ki?"
Bir de şey vardır kendi doğruların dışında çıkan seslere tahammül edemeyiz. Sinirlenir, dinlemek yerine bastırırız. Kendimizi o düşüncenin onurlu askerleri ilan eder savaşırız. Ama neden yani? Ortada bir çatışma yoktur. Neyse uzun lafın kısası biz yasakları severiz bize dokunsada ses çıkarmaz sadece yerimizde homurdanırız. Mesela ben.

7 Mart 2011 Pazartesi

Hrant Dink

"Kendi kimliğini ötekinin varlığına göre konumlandırmak hastalıktır. Kimliğini yaşatman için sana bir düşman gerekiyorsa, senin kimliğin hastalıklıdır."

Hangisi daha saygındır? Kurban olmamak adına varlığını hiç birşeye dokunmadan sürdürebilmek mi,yanlışı devirebilme çabaların adına benliğini ortaya atmak mıdır? 
Yoksa berraklığını kaybetmiş bir çoğunluk için savaşmak, yanlışı meşrulaştırmak mı?
Peki bunların ödülleri ve diyetleri nelerdir? İnsan hayatını neyin karşısına koyabiliriz? 
Hangisinin bedeli olabilir? 
Ruhlarına bunlar yüzünden el koyulanlar ne cevap verirdi bu sorularıma?


...

 Uzun süredir blogumu hortlatmak vardı aklımda...
Umarım bu sefer yazma konusunda istikrar gösterebilirim.